Rumuz: ÇETİN

Burada yaptıklarımız konuyla ilgisi olmayan pek çok insana tuhaf ve sıra dışı, hatta saçmalık olarak görünebilir çünkü analitik zihnin ve düz mantığın açıklamakta zorlandığı yerlere yolculuk ediyoruz. Görünenin örtüsünü aralayıp altına bakıyoruz ve orada, yaşamın üzerinde yükseldiği enerjetik desenle karşılaşıyoruz.

 

Yeni bilimler de eski köklü uygarlıklar da bize “Yaşam Ağı”ından söz ederler. Olan her şeyin ve tüm varlıkların iç içe geçtiği canlı bir ağdır bu; devingendir, varlıklarla etkileşir, değişir ve değiştirir. O bizim ortak eserimiz ve mirasımızdır; yaptığımız, hissettiğimiz, yaşadığımız her şeyi onun vasıtasıyla tüm yaşamla paylaşırız. Onun sayesinde var olur, öğrenir, değişir ve gelişiriz. Bu Ağ bizi tüm varlıkların ortak bilgisine ve giderek tüm evrene bağlar.

 

Ama bu ışık ağı çok uzun zamandır parlaklığını yitirmiş durumda. Tıpkı, bir insandaki tıkalı damarların kanı bedende özgürce dolaştıramaması gibi, Ağ da yaşam gücünü taşıyamıyor, varlıklarına iletemiyor çünkü binlerce yılın acılarıyla yüklü ve tıkanmış.

 

İyi haber şu ki, biz onu onarabiliriz, tıkanıklıkları, dolaşmışlıkları çözebiliriz. Yaşam gücü yeniden özgürce akmaya başlar, yeryüzündeki her varlığa, her insana ulaşır. Acılar, yaralar iyileşir. Sevginin diliyle konuşmaya başlarız, dünyamız yeniden cennete dönüşür. Kökcanlandırmak sunumlarında şahit olduğum her temizlenme, her onarım mutluluğum oluyor çünkü biliyorum ki, hiç bir olay sadece kişisel alanda kalmaz, giderek yayılır ve ortak alanda yerini alır.

 

Biz bu ışıktan Ağ’a uzanıp ona dokunuyoruz; sevilmemiş olanı sevmek, anlaşılmamış olanı anlamak, unutulmuşu hatırlamak, haksızlıklar için af dilemek, alınmış olanı geri vermek ve yarım kalanları tamamlamak için orada oluyoruz. Bir şeyler değişiyor, canlanıyor.

 

Yaşama saygı, şefkat ve anlayışla dokunduğumuzda onu onurlandırmış oluruz, o zaman Yaşam da bizi onurlandırır çünkü biz Bir’iz.

Tutku Çetin