Bilmek ayrı bir şey; deneyimlemek ise çok farklı…
Sunumlarda kendiliğinden alana çıkan veya bizim özellikle yükleyerek çıkarttığımız ölülerimizin canlarını- ister bu bizim atamız olsun, ister atalarımızın sıkıntı verdiği kişilerin canları; fark etmiyor- daima rahatlatır ve ışığa göndeririz…
Işığa diyorum çünkü hem ölüyü canlandıran kişi hem de ben, kişi rahatlamaya başladığında bir ışık, bir aydınlanma görür ve bir rahatlama, huzura doğru bir gidiş hissederiz…
Bundan dolayı ölülerimizin canlarının ışığa gittiğini dile getiririz. Bu ışığa gidiş aynı zamanda bir yükseliş, yukarıya doğru çıkış hissi de verir.
Sonrasında ne olur; pek bir deneyimimiz yok…
Canlarını rahatlattığım kişilerin bir kaçının canlarının rahat olup olmadığını tekrardan kontrol etmiştim… Her seferinde kişilerin bir sıkıntılarının olmadığını gördüm… Yani canları rahattı… Bazıları anılmak, hatırlanmak istediler; bazıları sevgi, bazıları dua…
Amacımız ölülerimizin canlarını huzura kavuşturmak ama maalesef her ölünün canı huzura kavuşmuyor. Neyse ki bu çok az ölüde gerçekleşiyor; ama gerçekleştiğine defalarca şahit olduk…
Bazı ölülerin canlarını rahatlatmaya çabaladığımızda, onları yollarken canlarının yukarıya değil, yerin altına doğru çekildiğini hissettik… Bunu hem onların enerjisini hisseden kişiler hem de ben, onları yollarken alanlarına girdiğim için deneyimledim… Sanki onları bir karanlık yutuyor ve yerin altına çekiyor gibiydi…
Böyle bir durumda “kişiyi kurtarmak için birşey yapmamam gerektiğini hissediyorum”… Sadece bildiğim: O kişinin canının bilmediğim, negatif bir alana gittiği ve benim bu konuya müdahale edecek yetkimin olmadığıdır…
Tabi ki bu durumda bazı sorular oluşuyor. Bu soruların en önemlilerinden bir kaçı ise “Bu durumun o kişinin torunlarına yansıması nasıl oluyor?” ve “O kişiler nereye gidiyor?”…
Aklıma “cehennem” geliyordu, doğal olarak ama deneyimlemediğimiz için bilmiyordum… Başka bir yer de olabilirdi…
Ta ki, deneyimleyene kadar…
Bir bayan danışanımın sunumunu açtım… Uzun zamandır beyninde sesler duyan, bedensel dokunuşlarla rahatsız edilen bir bayandı… Alanında birçok şey temizledim. Ağır bir alandı. Bu ağırlığın yansımasını kişi zaten yaşamında yaşıyordu.
Temizliği yaptığımızda kişiyi biraz rahatlatabildik ama ara ara zihninde duyduğu “seni seviyorum” diyen erkek sesini ve fiziksel dokunuşunu giderememiştik. En son sunumunu açtığımızda içinde, kişiyi ele geçirmiş olan o erkeği hemen yakalayabildik.
Kişilerin iç enerjisine girdiğim için bu kişiyi hissettim. Gereken işlemleri yaptıktan sonra, ölü olduğunu anladığımız o erkeğin canını rahatlatmak için uygulamaya geçtim. Amacım kişinin canını huzura kavuşturmaktı.
İşlemleri uyguladıkça gördüm ki, yere doğru kayıyorum ve aşağıya çekiliyorum. Bu sefer, ölüyü deneyimleyen ben olduğum için nereye gittiğini takip ettim. Gördüm ki, kapkaranlık bir alan içinde bir yarık vardı ve o yarığa doğru kişinin canı çekiliyordu… O yarıkta ki enerjiyi tanıdım: Cehennemin enerjisiydi bu!
Bir defasında cehennemle ilgili bir deneyimim olmuştu… Birinin sunumunda gitmiştim… Doğrusu, bir daha gitmeyi tercih etmem… Çok ağır bir deneyim yaşamıştım…
Şimdi biliyorum, doğrusu artık deneyimlediğim için “eminim” ki, aşağıya doğru çekilenler, karanlığa gittiğini ifadelendirdiklerimiz aslında cehenneme gidiyorlar…
Hiç bir atamın canının cehennemde olmasını doğrusu istemem…
Hem kendimize hem de gelecek nesillere yapabileceğimiz en güzel yatırım “temiz bir vicdana sahip olmak”tır…
Bu konuda söyleyebilecek çok şey var ama biliyorum ki, sizler ne demek istediğimi biliyorsunuz…Aslında hepimizin içi herşeyi biliyor…
Ne kadar Dünyamız cennetimiz olursa, o kadar öldüğümüzde canımız cennette olur…
Hepimizin temiz vicdanlarla yaşamamız dileğimle…Sevgiler
Kökcanlandırmak Atölyesi
Vildan Çolak