Bir arkadaşımız benimle ilgili yaptığı yorumun içinde samimi bir dille “… ama yaklaşma-kaçınma çatışmasının bir versiyonunu sizle yaşıyorum. Bir yandan özel güçlerin varlığından daha çok korkmaya başladım ve paranoya olmaktan korkuyorum, bir yandan da sizi anlama isteğim var.” diye yazarak kendisini/hissedişlerini ifade etmiş…
“Yazdıklarım sizlere ürkünç, rahatsız edici gelebilir; HAKLISINIZ!.. Ama yaşamın doğasını, yani gerçekliğini ürkmeniz değiştirmez maalesef…”
Hep dile getiriyorum: Her yerde parazitler, mikroplar, virüsler ve daha bir sürü farklı isimle anılan mikroorganizmalar var ve bizim varlığımızı tehdit ediyorlar… Yattığımız yatağın maytlarla dolu olduğunu, yani küçücük böceklerle birlikte yattığımızı artık hepimiz biliyoruz. Bazılarımızın bünyesi bu canlılara karşı hassas olduğundan alerjik reaksiyon göstermekte, bazılarımız ise baş edebilmekte… İnansak da, inanmasak da maytlar hayatımızda; doğanın bir gerçeği… Aynı şekilde inansak da, inanmasak da; hatta inanmamız bize çok zor gelse de, bizi hasta etse de, alerji olsak da, titreşimi farklı varlıklarla, Dünyanın farklı boyutlarıyla ve de uzayın başka canlılarıyla birlikte yaşıyoruz ve bize etki ediyorlar…
Eğer Yaradan’ın bize verdiği özelliklerimizi bedenimizde açıp harekete geçirmezsek, yani yaşamımıza, bedenimize sahip çıkmazsak; eğer içinde yaşadığımız organizmayı, yani Dünya’yı anlamazsak, onunla uyumlu yaşamazsak, fonksiyonumuzu yerine getirip onu beslemezsek, temizlemezsek esas o zaman korkmalıyız… Varlığımızın devamı için gereken her türlü donanıma sahibiz… Ama bir angutun ölen eşine kenetlenip hiçbir tehlikeyi algılayamaması gibi, bizler de negatif durumlara veya bize pozitif gibi gösterilen bilgilere takılıp kalırsak, yani angutlaşırsak o zaman da potansiyelimizi kullanamayız…İşte o zaman korkmalıyız!..
Yazılarımda Kökcanlandırmak Sunumlarında ortaya çıkan durumları bildirerek sizleri uyarıyorum… Amacım korkutmak, sindirmek, korkuyla yönlendirmek değildir; amacım bilmeniz, potansiyellerinizi keşfetmeniz, önlemler almanız, uyanık olmanız, her söylenene inanmamanız, irdelemeniz, araştırmanız için size biraz olsun itici güç olabilmektir… Özellikle, sorunun yanında çözümü de vermeye gayret ederek, her yazımın içinde “ne yapılması gerektiğine” değiniyorum… Ama, eğer hayatta kalmamızı paranoyaklığımız sağlayacaksa, angutlaşmamızdansa paranoyak olmamızı tercih ediyorum…
Lütfen, herkesi, her şeyi, her bilgiyi iyi araştırın… Bol bol sorular sorun… Beni de iyi araştırın ve sorgulayın… Bundan çekinmiyorum; çünkü “şimdiye” kendimi devamlı sorgulayıp her edindiğim bilgiyi araştırıp bildiğim her şeyi yeniden değerlendirip geldim ve “yarınım” da bu şekilde olacaktır…
Bu kadar bilgi kirliliği içinde, çok fazla deneyimler geçirdiğim için, Kökcanlandırmak Sunumlarında edindiğim bilgilere daha fazla güveniyorum…
Evet, bu verdiğim bilgileri öğrenip sindirmek çok rahatsız edici bir durum… Ben bile hâlâ, yeni öğrendiğim şeyler karşısında rahatsız oluyorum ve sindirmek bana çok zor geliyor… Korkuyorum… Korkmamış olsaydım kendimden endişe ederdim… Akıl sağlığımın bozuk olduğunu düşünürdüm… Korkuyorum; ama korkum beni “araştırmaya” itiyor…
Biraz korku bizi öldürmez, ama korkmamak adına gözleri kapatmak, aklı durdurmak, hiçbir şey yapmamak bizleri öldürebilir…
Kendimize, bize verilen yaşama, Dünyamıza sahip çıkalım:)… O zaman her şey değişecek…
Sevgi ve Saygılar,
Vildan Çolak