İsterim ama ruhsallığın tatil anlayışı yok ki!
Dalış bu açıdan mükemmel bir tatildir. Bu tatilimde de ne kadar burnumu sokmak istemesem de, iç içe geçen iki olay yaşadım.
Hurgada havaalanında bizi tekneye götürecek araçlara binerken -henüz gurubu tanımıyorum- bir kadın gördüm ve içimden “aaa bu kadının enerjisi çok özel” dedim ama enerjisine girip bakmamak için de başımı çevirdim. Özel enerjilerin ne kadar sıkıntılı olduğunu çok iyi biliyorum.
İlerleyen günlerde sohbet ederken babasının resmini gördüğümde, babasının da özel bir insan olduğunu anladım ama enerjisine girip bakmadım. Tatildeyim çünkü!
Yoğun bir dalış programıyla değişik bölgelere dalıp çıkarken sıra çok ünlü olan bir batığa geldi. Daha önce de birçok batığa dalıp çıktık. Her şey harikaydı.
Arkadaşlar o batığı o kadar çok övüp duruyorlardı ki, ben de merak ve heyecanla daldım ama tam anlamıyla dalışım kabus gibi oldu.
Ortamın güzelliğini seyretmek ve fotoğraf kareleri yakalamaya çalışmak yerine, orda sıkışıp kalan ruhların öfkeleriyle boğuştum durdum. Hissetmemeye çalıştım, kapatarak normalmış gibi yapmaya çabaladım ama nafileydi tüm çabam.
Tekneye çıkıp uygun bir ortamda duruma baktığımda orada sıkışıp kalanların çok öfkeli olduğunu gördüm.
Aynı batığa gece dalışı da yapıldı ama ben katılmadım. Ertesi sabah tekrardan dalış yapıldı. Bu sefer hangarlara inildi. “Bir defa göreyim” diye kendimi zorlayarak daldım. Tüm dalış süresi boyunca rahatsızdım.
Kayıtlara göre ölen kişi sayısı çok azdı ama benim hissiyatıma göre ise çok fazlaydı.
Akşam, o kadın yanıma geldi ve bana “dün gece batığa daldığından beri kötü durumda olduğunu, nefes alamadığını, gece rahat uyuyamadığını” söyledi. Meğerse, gece dalışı sırasında biri paletini tutup çekmiş. Dönüp arkasına baktığında kimseyi de görememiş.
Tüm kaçmalarıma rağmen enerji alanına girip bakmam gerektiğini hissettim. Baktığımda ise kadının ele geçirildiğini gördüm. Onu temizlemeye başladım ama bir baktım ki, kızın alanından babasının alanına geçmişim ve babasının hizmet soyundan gelen enerjisi üzerine temizlik yapıyorum; ağır büyüleri çözüyorum. Tüm bunları ise akşam bizim için bir mercan adasında hazırlanan barbekü partisinde yapıyorum.
Ruhsallığın tatil yapmadığını ve her fırsatta beni kullandığını söylemiştim değil mi!
Ama çok iyi biliyorum ki, o adam, üzerinde ona etki eden büyülerin çözülmesi için birilerine çok büyük iyilikler yapıp dua aldı ki, kızı vasıtasıyla sistem beni büyülerini çözmeme vesile kıldı.
Konuyu uzatıyorum ama iki şeye değinmek istiyorum.
Birincisi, size “yaşama akın, çok fazla dua alın, dua isteyin, insan hayvan ayrımı yapmadan birilerini sevindirin. Bu sizin yolunuzu açacaktır.” diye hatırlatmak istiyorum.
Biz yaşamı desteklersek, yaşam da bizi destekler…
Bundan dolayı, işimi para kazanmak niyetiyle yapmam, birilerini rahatlatarak dua almak niyetiyle yaparım. İyi iş yaptığınızda kazanç zaten gelir.
İkinci değinmek istediğim şey ise, bizlerin özgür iradesi olduğudur.
Kısaca bir duayı ve teşekkürü hak ettim.
Aldım da…
Bazı kişiler “İstedim oldu; o, bu isteğimin olması için bana veslie oldu; sana çok teşekkür ederim Tanrım/ evren/Allahım” gibi bir bakış açısıyla, o vesile olanların özgür iradelerini yok sayma yoluna gidebiliyor.
Emek hakkı, önemli bir haktır…
Bir restorana gittiğinizde ve çok güzel bir yemek yiyip çok iyi bir hizmet aldığınızda teşekkür ettiğiniz kişi restoranın sahibi mi olur, yoksa size o hizmeti sunan kişiler mi?
Restoran sahibi, mükemmel bir mekan yaratmış olabilir ama o mekana can verip o canı sevmenizi sağlayan sahip değil, orada çalışan elemanlardır.
Bundan dolayı, karşımıza çıkan güzellikler, yardımlar, destekler için Yaradana/evrene/Tanrıya yani neye inanıyorsak ona teşekkür etmenin yanında, buna vesile olanlara da dua ve teşekkürümüzü, iyi niyetimizi eksik etmemeliyiz.
Böylelikle o kişilerin de sıkıntılarının çözümlenmesinde birilerinin vesile olmasına destek vermiş oluruz.
Büyücüler hariç, “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için!”
Dünyamızın cennetimiz olması dileğimle,
Sevgiler,
Vildan Çolak