Birçoğumuz hipnozu, “Bilincin kaybolması ve derin şuursuzluk durumuna geçmek” olarak biliyoruz. Hâlbuki hipnoz, beyin dalgalarının beta seviyeden alfa seviyesine inmesiyle başlar. Yani hipnoz, kişinin bilinç hâlinin içe dönerek yavaşlaması, kişinin kendi iç alanlarını hissedebilmesi şeklinde zuhur eder. Günümüzde neredeyse %90’ını hipnotik olarak yaşadığımız bilimsel araştırmalarca da malumdur.
Bu açıdan bakıldığında, Kökcanlandırmak Sunumu da bir bakıma içe yöneliş olduğundan hipnotik gibi görünmektedir. Fakat; kişi iç dünyasına, hissettiklerine odaklanır. Bilinci yerindedir. Aynı zamanda hipnoz seanslarında yapıldığı gibi, kişinin bu seviyeye inmesi için bir ön hazırlık ve bilinci yönlendirme yapılmaz. Alanın özelliği de buradan gelir.
Sunumlardaki içe yönelişin bir farkı vardır. Kişi kendi duygularının değil, “yüklenilen ne ise” onun hislerine, enerjisine odaklanır. Kimliğini geçici bir süre devre dışı bırakır. Bilinci her zaman olduğundan daha çok yerindedir. İstediği anda girmiş olduğu kimliğin dışına çıkabilir. Bu hususta ifade ettiklerim ise birebir sunum esnasında tecrübe edilerek algılanabilir.