Danışanımız Rumuz: Neşe’nin babasını küçük yaşta kaybetttiğini öğrendiğimde, “babanın durumunu kontrol edelim” dedim… Babası sıkıntıdaysa, kızına da bu sıkıntının etki edeceğini bildiğimden, ama en önemlisi “ölmüş birinin canının, arafta sıkıntı içinde olmasına gönlüm elvermediğinden”, babanın durumunu kontrol etmek benim için önemliydi…
Sunumunda babasını kontrol ettim; babanın söylediklerini de not aldık. Danışanımla konuştuğumda söylediklerini ona aktardım; babanın söylediklerini onayladı, sadece “annesiyle ilgili durumu bilmediğini” söyledi. Annesiyle konuştuktan sonra bana haber vermesini rica ettim… Anneyle konuştuğunda, onunla ilgili durumun da doğru olduğunu bana bildirdi. Bu konuda geribildirim yazmasını rica ettim ve sevgili danışanım geribildirimini geçiktirmeden yazıp, yolladı…Kendisine tekrardan teşekkür ediyorum:)
“Dördüncü sunumdaki çalışma başlıklarının içinde rahmetli babam da vardı.
Diyalogu dinlediğimde küçük çaplı duygusal bir şok geçirdiğimi söylemek zorundayım. Açılan sunumda babam: “Disiplinli biri olduğunu söylemiş, kızım bana benziyor” demiş. Valla az bile demiş, hayatımın son on beş yılı disiplinli, kuralcı ve mükemmeliyetçi tabiatımdan kurtulmaya çalışarak geçtiği için, kendisi mevcut durumumu hafifletmiş. Diğer cümlesi, benim için “hayatında çok yanlışlar yaptın ve yanlış insanlara güvendin” demiş. “Yanımda olamadığı” için kendine kızmış ve “o adama nasıl güvendin” demiş. Beş yıl ara ile iki kez dolandırıldığım için, bu cümleye nasıl bir cevap versem bilemedim. En azından “yediğimiz kazıkların ortak bileşkesine tecrübe” dendiğini, benim de sağlam bir ders aldığımı söyleyebiliriz. Kanunen cezalandırılmalarını sağladığım, yapılması gereken her şeyi yaptığım için kafam rahat olsa da, gene de insan bu tarz travmatik hatıraları çok kolay atlatamıyor.
Hayatıma gelince: Kuralcı, mükemmeliyetçi, disiplinli ruhumun tam bir yansıması… Yaşamımı büyük bir özen ile kurdum. İçindeki her bir seçim, benim ruhumdan bir parça. Her bir parçasını çok seviyorum; dingin, huzurlu bir hayat yaşıyorum.
Ayrıca sunumda, “Evlendin mi?” diye sormuş. Doğduğum günden beri yalnızım, hayata dair bildiğim tek şey yalnız olmak. Yaşadığım hayatın içinde kendimi huzurlu ve güvenli hissediyorum. Ben, “varlığını hatırlamadığım” için babamı hep yok kabul ettim. Beni seven adamların varlığını da yok kabul ettiğim gibi… Sevilmek beni korkutuyor; kendimi güvende hissetmiyorum. Sanırım bu yüzden hep herkesi dışarıda bırakıyorum. Benim seçimlerim, dışarıdan bakıldığında doğru gelmeyebilir ama yaşarken insan duygularıyla hareket ediyor ve yapılması gerekenleri görmezden gelebiliyor. Bazen insan, doğruları görse de, bilse de değişmek istemiyor. Yaşamda geldiğiniz noktada, çok fazla güç ve hakimiyet kazanmışsanız, sahip olduklarınızın getirdiğini güvene ve huzura alışmışsanız, üstüne bir de mutluysanız, bunları bırakmakta da zorlanıyorsunuz.
Bu sunum vesilesi ile, zaten bildiğim şeylerle yüzleşiyorum aslında… Ne diyebilirim ki, güneş her sabah yeniden doğar, insan her sabah yeni bir güne başlar, ben de bu sabahtan itibaren kendimle yüzleşebilirim ve değişebilirim. Sevilmeme izin verebilir ve sevilebilirim.
Sunumda babamın “yanımda olmak ve beni korumak istediğini söylemesi; gözünün hep üzerimde olduğunu ifade etmesi”, duygusal olarak bana çok iyi geldi. Babamın varlığını içselleştirebilmemi, onu iç dünyamda anlamlandırabilmemi sağladı.
Babanızı benim gibi bebekken kaybetmişseniz, hiçbir anınız yoksa, neye benzediğini bile hatırlamıyorsanız; onun sevgisini ve varlığını hissedemiyorsunuz…
Sunumda babam, “erkek kardeşimi sormuş ve sahip çık” demiş. Bütün hayatım erkek kardeşime bakarak geçtiği için yaşamımın bundan sonraki kısmında, seçimimi; büyüyebilmesi için kardeşimi serbest bırakmaktan yana kullanıyorum.
Ayrıca sunumda “anneme tokat attığını ve şimdi çok pişman olduğunu, özür dilediğini ve helallik istediğini” söylemiş. “Mezarıma gelin” demiş. Bu cümleleri duyduğumda çok şaşırdım. ilk tepkim “böyle bir şey olduğunu sanmıyorum” oldu. Doğal olarak konuşmanın hemen arkasından anneme sordum. Annem önce çok şaşırdı; “babamla aralarında bir yanlış anlaşılma olduğunu, kendisinin suçlu olduğunu, aslında vurmak gibi bir niyetinin olmadığını, duygularına kapılıp elinin tersi ile ittirdiğini, ikisinin de yaşananlar yüzünden çok üzüldüklerini” söyledi. Babamı yaşarken olan- olmayan her şey için affettiğini, hakkını da helal ettiğini hep arkasından hayır dua ettiğini söyledi.
Annem bu cümleleri söylerken kendi duygularıma baktım ve çok utandım. Aslında hemen hemen herkes için dua ettiğim halde, tıpkı yaşamda olduğu gibi dualarımda da genellikle “babamı unuttuğumu” fark ettim. Bundan sonra babama özel dualar edeceğim…. Onun varlığını onurlandıracağım…
Rumuz: Neşe
Bizler de, Kökcanlandırmak Atölyesi olarak, tekrardan “bir evlat ile vefat etmiş ebeveyni” bir araya getirdiğimiz ve barıştırdığımız; ebeveynin sıkıntılarını rahatlattığımız için çok mutluyuz…